29 Kasım 2008

çok güldürdün beni minnoşum :)



* Anneeee! Taplanımı annianneme dötürebilirmiyim?
* Götürebilirsin oğlum.

*Bak annem izin verdi dördün mü? Daramazlık yapmak yok ama. Honra hana daramaz diyerler. (parmak hııı diye kaplana doğru gösterilir bu arada) Daramazlık yapmak yok. Adece korkut, ısır, ye tamam mı?

Hey allahım bu oğlan bir çılgın :)))))

28 Kasım 2008

HÜNGÜRDEDİM YİNE....


Karların üstünde donmak üzeresin, uyku tatlı geliyor şimdi ama... aslında öldüğünün farkında değilsin....

Burası benim kopuş cümlem işte... Bir ayrılığa dair söylenen ve insanın içine işleyen hatta acıtan...

Filmin finalinden sonra 10 dk es verseler ben hönküre hönküre ağlamaya devam ederdim. Kendime geldiğimide söyleyemem...

Özellikle final müziklerle öyle ustaca bağlanmışki offf dedim. İçim aktı....

Burnum hala sızlıyor... O aşkı ben kaybetmişim gibi... Elimden uçup gitmiş gibi....

25 Kasım 2008

CİCİLERİMİZ GELDİ :))

Sevgili kardeşim yine harika şeyler göndermiş bize. Bizim alışveriş perimiz o :))) Hele ki oytunun... Bir ara bunu kim aldı diye sorduklarında hep dööötttçeeee diye uzata uzata yanıt veriyordu :)) Arada bizim aldıklarımızda kaynıyordu tabi...

Bu konuda çok şanslı benim oğlum. Bazen hayıflanmadık da değil tabi çocukluğumuzda bizim teyzelerimiz neden amerikaya hiç gitmedi diye hahahaaaa :))))

Bu seferki bavulumuzdan kocaman bir at çıktı oytuna. İlginç birşey, giyilerek biniliyor ata... Anlatmakla olmaz tabi bir ara resmini de koyarım. Fırsat olmadı çekmeye. Bizim zıpır hemen giyip dıgıdık dıgıdık koşmaya başladı evin içinde. Çok mutlu oldu. Doğum günü hediyen erken geldi bu sene dedim ama anlamadı muhtemelen :))))

Bana da çok şık bir kahverengi triko göndermiş; yakası saten şıngırdak bir şey :))) Biraz sonra boşluk yaratıp mağazalara atacağım kendimi. Onun altına güzel bir pantolon yada etek lazım. Alışveriş yapmak için bahane buldum kendime yani :))) Halbuki söz vermiştim kendime bu sene bir çöp bile almayacağım diye ama şimdi o şıngırdak bluzumu tamamlamam lazım hahahahaaaaa....

Ayyyy birde saçlarımı boyatmam lazım... Trikoma uygun koyu kahveye :)))) Ben abarıyorum ama hadi hayırlısı hahahaaaaaa:)))

22 Kasım 2008

...

MAVİ GÖZLÜ DEV, MİNNACIK KADIN VE HANIMELLERİ

O mavi gözlü bir devdi.
Minnacık bir kadın sevdi.
Kadının hayali minnacık bir evdi,
bahçesinde ebruliii hanımeli açan bir ev.

Bir dev gibi seviyordu dev.
Ve elleri öyle büyük işler için hazırlanmıştı ki devin,
yapamazdı yapısını, çalamazdı kapısını
bahçesinde ebruliiii hanımeli açan evin.

O mavi gözlü bir devdi.
Minnacık bir kadın sevdi.
Mini minnacıktı kadın.
Rahata acıktı kadın
yoruldu devin büyük yolunda.
Ve elveda! deyip mavi gözlü deve, girdi zengin bir cücenin kolunda
bahçesinde ebruliiii hanımeli açan eve.

Şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev,
dev gibi sevgilere mezar bile olamaz:
bahçesinde ebruliiiii hanımeli açan ev..

Nazım Hikmet Ran


Birdenbire aklıma geldi. Dökülüverdi sözleri birden, unutmamışım hiçbir kelimesini... Çok sevdiğimden belki de....

20 Kasım 2008

yağmur yağıyor, seller akıyor, araç bacı camdan bakıyor...


Hep özenmişimdir yağmurlu günlerde arap bacı olup camdan bakarken kahvemi yudumlamaya :))) Ama inatla yağmurlarda hep bir koşuşturmaca, bir yetişmece, bir ıslanmaca....

Ahhh canımın içi sende benimle birlikte yağmurda yollardasın. Biliyorum çok erken başladın sabah-akşam yollarda olma haline.... Yolları eğlenceli hale getirmeye çalışmam sırf bu nedenledir... Bıkma, isyan etme diye...

Çocukluğumda ben de senin gibiydim. Her sabah ve her akşam anneannem ve ev arasında mekik dokurdum. Okumayı öğrendiğimde annem plakaları, tabelaları okuturdu bana oyalanmam için. Teyzen bize göre daha şanssızdı minik kuşum. Ama inan hiç isyan etmeden kilometrelerce yol yürürdü sırf bakıcıda kalmamak için. O zamanlar malatyadaydık ve annem köy okulunda öğretmendi. Otobüsü kaçırdıklarında minicik adımlarıyla annemin koşmasına eşlik ederdi. Mutlaka onunda oyalanmak için annemle oynadığı oyunlar vardı... Biz şimdi o günleri arada hatıralarımızın arasından çıkartıp gülümseyerek anlatıyoruz. Büyüdüğünde sende öyle yapacaksın biliyorum...

Anne şimdi bunu bana neden anlattın diye sorma; çünkü bilmiyorum.... :)

19 Kasım 2008

AKILLI KEDİ :)


Bir yığın kedinin içinden bir o gelir sırnaşır, ayaklarınına dolanır, sev beni diye miyavlar... Sevimlidir; tüm sırnaşıklığına rağmen...

Oytun "akıllı kedi" koydu adını; kendi kendini gelip sevdirdiği için...

Gel akıllı kedim gel diyor her akşam. Yaramazlık yapmazsan annem eve alır seni tamam mı... Anneeeee lütfennnn bak çok akıllı kedim benim diye mırıldanarak evimize giriyoruz:)

Beni bir gün ikna etmeyi başaracak mı bilmiyorum... Annem bile ikna olmuştu üstelik eve kedi alma konusunda. Tabi bu konuda babamın hakkını yememek lazım; bu ikna konusunda önemli bir etkendi çünkü :)

Oytuncum, bir tanem beni ikna edebilmek için kedinin akıllı olmasından daha güçlü bir etkene ihtiyacın var :))) Burdan çıkan sonuç bu :)))))

17 Kasım 2008

TİYATROYLA İLK TANIŞMA...

Dün oğluşum ilk defa tiyatroyla tanıştı. Geçen sene kreşte bir kaç gösteri yapılmıştı ancak tam tiyatro sayılmazdı, ufak ve amatör gösterimlerdi. Giderken de dolayısı ile hiç bir fikri de yoktu nereye gittiğine dair. Birşeyler anlatmaya çalıştım ona ama emin olun bakışları pek bir boştu:)))

Oğluşumu en öne oturtturdum ve ben tiyatro salonunu terkettim. İçim rahattı çünkü Evren dayımız içeride oyunun fotoğraflarını çektiği için oğluşumu da rahatlıkla kontrol etti. İlk önce oyun başlangıcında oturduğu yerde mızıldanmış ve sonra oyunun etkisine kaptırmış. Sevmiş yani :)))

Oyun formatı gereği çocuklar tiyatroda, aileler ise pedagog Elif Koca ile sohbette... Özellikle ben bu pedagog işini çok sevdim. Oğluşumla ilgili fazla hareketliliği ve bazen de hırçınlıkları sebebi ile oldukça endişeliydim. Bunları paylaşma fırsatı buldum ve korkulacak bir durumun olmadığı konusunda Elif hanım beni oldukça rahatlattı. Her ne kadar anneanne ile birlikte olsa da annenin çalışması ve uzun süreli ayrılıklar sebebi ile dikkat çekme ve kendini bir birey olarak gösterme çabasıymış yaptıkları ve her çalışan annenin başına gelebilirmiş. Hırçınlıklar bizi bezdirme yöntemiymiş ve bunu hiç olmadık yerlerde ve insanlara yaparmış. Evet doğru :))) Aynen öyle yapıyor... Birde sınırlarını çizmek gerekiyormuş artık, bu konuda anneannemizle ortak davranışlarda bulunuyorduk zaten ama bunu biraz daha belirgin hale getirmeliymişiz. Benim için çok faydalı oldu yani...

Tiyatro sonrası oytunun oyunu anlatımı biraz oytuncaydı. :)))) Ben izlemediğim için konuyu hiç bilmiyorum ve oytunda sağolsun pek güzel anlattı;
"Ayı vadı waaavvv dedi. Tangru vadı, hüyafa vadı, civciv vadı, mamun vadı. Tangru zıpladı.
Sanki itfaiyeciler vardı oğlum fark ettinmi? - Bilmiyom böcekler hu hıkıyoladı
Sevdinmi peki annecim tiyatroyu, birdaha gelmek istermisin - eveeettt sevdim ben hiyatoyu :)))

Çok güzel anlattın oğlum, inan seyretmiş kadar oldum :)))))
Evrencim olmasa bu etkinlikten haberimiz bile olamayacaktı. Davetiyeler okullarda dağıtılmış sadece. Teşekkürler dayısı oğluşumun ilk tiyatro deneyimine katkıların için...

15 Kasım 2008

ÇAPKINLIK GENİ NERDEN BULAŞMIŞKİ BU ÇOCUĞA :))

Düğünler, nişanlar, kına geceleri bizim için hep çok eğlenceli olmuştur. Bu genellemeye docayı hiç dahil etmiyorum çünkü sevmez bu serenomileri. Allahtan oğluşum bana çekmiş bu konuda :))) Bu yaz bir nakarattı tutturmuştu hatta "düğüne gidelim anne" diye. Hele gittiği bir sünnet düğününden çok etkilenmiş olsa gerek ki sünnet olmaya bile karar verdi minik yaramazım. Bir kaç sene sonrada bu fikre sahip olmaya devam edecekmi bilmem tabi :)))
Dün akşam da bir kına gecesindeydik. Oytun herzamanki gibi çocuklarla koşup oynuyor, ne zaman oynayacağız anne diye soruyordu ki küçük gelinimiz çıktı ortaya :) İlk önce kızımızın dikkatini çekti, sonra birlikte oynamaya başladılar, kız göbek attıkça bizimki oynama konusunda çığır açarak bayağı bir kıvırdı... Bir ara zincirler kırılmış bizimki kıza sarılıp sarılıp öpüyor ama ne öpme, görmeliydiniz... Küçük gelinimiz de hiç şikayetçi değil. Bir an olsun ayrılmadılar birbirlerinden. Bizi de bütün bir gece arada kahkahaya dönüşen bir gülümsemedir aldı :)))
Ama oğluşta dün akşam yakışıklımı yakışıklıydı. Sevimliliği de üstündeydi üstelik. Bu fotoğrafıda anne benim ciciliğimi çek diye kendi talebiyle çektirdi. Demek oluyorki artık oğluşum da ruh halini değerlendirir oldu. Yerim ben senin ciciliğini :)))



12 Kasım 2008

EŞLEŞTİRMECE...



Aslan ne yer - et yer....

Balık nerde yaşar - Denizde.... Başka - Akvaryumda....
Anne at ve yavru atlar nerde.... Yavru atlara ne denir - Tay.....
Oytunla bu oyunu oynamayı başarmak biraz zordu aslında ama dikkatimizi mümkünce toplamaya çalıştık. Sıkıldığımızda hayvanların seslerini çıkartarak birbirimizi gıdıkladık. Mümkün olduğunca bütün şekilleri hayvanlarla eşleştirdik, aynılarını bulup aile yaptık.
Bu arada teyzesinin eniştesi :) sen yeniymişsin daha; sadece kuzularda aile içine katabildik seni. Diğerlerinde o daha yeni aile olmadı daha dedi hahahaaaa:))))
Bir de yeni bir adetimiz var.... Her yaptığı işe bir hayvanını dahil ediyor ve öğretiyor yaptığı şeyi. Bu seferki misafir oyun arkadaşımız kaplandı. O çok akıllıymış ve bu oyunu o öğrenebilirmiş :))))

10 Kasım 2008


Hava güzel mi güzel... Bütün hafta itiş-kakış, koşuşturmacalı bir iş temposu sonrası stres atmak lazımdı...


Aldık anneannemizle Calibe teyzemizi verdik kendimizi yeşilliğe... Yeşillik içinde de olmazsa olmaz çocuk parkı tabiiki :))


Termosta missss gibi bir çay...


Yudumladıkça ayrı bir keyif....


Yanında atıştırmacalar...


Meyve bile almışım yanıma...


Biraz dedikodu, biraz gülüşmece derken akşam oluvermiş...


Oytun hala gitmiycem modunda...


Bense rahat ve huzurlu....

8 Kasım 2008

CUMARTESİ KEYFİ



Sırf benimle işe gelebilmek için oğluşum traş olmaya razı oldu bugün. Hiç sevmiyor traş olmasını sevgili annesi ve teyzesi yüzünden :) 1 yaşındayken zorla traş ettirmiştik teyzesi ile birlikte... Ve kıl fobisi oluştu oytunda... Ogünden beri de kandırarak traş ettiririz oğluşu ve bir tek anneannesi becerebiliyordu bunu. Bugün ilk defa ağlamadan sızlamadan oturdu berber koltuğuna ve büyük adamlar gibi traşını oldu :))) Mükafatı benimle birlikte işe gelmekti...

Ah benim güzel oğlum... Annenle birlikte olabilmek için en sevmediğin şeylere bile katlanıyorsun bu küçük yaşında... Bundan sonra söz sana haftada 1 gün benimle işe gelmene izin vereceğim... En azından öğlene kadar... Minik kuşum benim...

Şimdi yanımda... Kangrusunu da sabahtan aldı yanına senide işe götürücem diyerek ve ona bilgisayar kullanmasını öğretiyor.... Kendisi çok biliyor ya hahaaaaa:))))




7 Kasım 2008

ÇEYİZLERİMİ TOPLADIM :)

Biz yine geçen seneki kaldığımız yerden devam ediyoruz. Sabah anneanneye gitmeme kavgası, akşamda anneanneden dönmeme kavgası :) Sonucun değişmeyeceğini bile bile bu patırtıya devam ediyor şirinlik muskam...

İki gündür çeyizlerini toplayıp sırt çantasına dolduruyordu. Oytunun çeyizi ne olabilir tabiki oyuncakları... Dün anneannesi bu eziyete son vermek için sırt çantasını saklamış. Ama minnoşumda çözümler bitermi... Anneannesinin çantasına doldurmuş bu sefer oyuncaklarını... Bizim ortadan kaybetme girişimlerimize karşı koymak için giyinirken dahil olmak üzere elinden bir an bile bırakmadı... Taşıması da bir zor geldi minicik ellerine... Ama azimli... Kah çömelip dinlendi, kah yerde sürüdü, kah sıkı sıkı sarıldı.... Hain anne bende hiç yardım etmedim hahaaahaaa:))) Belki usanır da artık taşımaz diye ama teyzesi kılıklı oytunum azimli ve inatçıdır... Bakalım bu
inadı ne zaman kırılacak... Bekliyoruz annemle sabırla...

Şimdi bana bir alkış lütfen... Yapbozumu gide gele bitirdim. Kendi alanımda rekor kırarak :))) Tam 14 gün sürdü. Bu kadar kısa sürede biteceğini hiç tahmin etmiyordum... Ve itiraf ediyorumki oğluşum bu konuda bana hiç sorun çıkarmadı... Bir kere bile ellemedi :))) Çocuğumun boşu boşuna günahını almışım... Bir daha böyle fesatlık yapmayacağım söz sana oğlum :)))

Bu puzzle Evren'e gidecek bayram tatilinde... Bundan yaklaşık 2 sene önce mırıldanmalarıma karşı koyamayarak vermişti bana :)))) Üzerine bir bardak soğuk su içmiştir muhtemelen şimdiye kadar ama şimdi görünce o suyu midesinden nasıl çıkartacak bakalım hahahaaaa:)))

Serseri Evrenim benim... Nasılda günahımı aldın değil mi :))))

Ve puzzle mın bitmiş hali...

6 Kasım 2008

BEN ARTIK ANNEANNEMİN OĞLU OLUCAM. ONA GÖRE!!!!

Eve çok neşeli döndük gördüğünüz üzere... Çalıştın bugün bana ne alacaksın dedi meyve suyunu da kaptı benden :)))

Sabah ise anneanneye gidiş rüşveti olarak da pizza şeklinde pohaça kaptı :)))
Tehdit ise anneannemin oğlu olurum ben artık. Ona göre.... hahaaaaa:)))) Sanki anneannesinin oğlu değil paşam... Benden çok onun yanında... Anlamsız bir tehdit savurduğunu ne zaman anlayacak acaba :))))

3 Kasım 2008

EVE DÖNDÜ :)



Bu hafta sonu yazlıktaki son günlerimizdi. Bir yaz sezonunu daha gecikmeli olarak kapattık :)) Cumartesi günü sabırsız bir şekilde apar topar işlerimi toparladım ve büroyu arkama bile bakmadan terkettim... İyiki de çabuk çıkmışım çünkü beni sadece Oytunum beklemiyormuş, sultanımda bekliyormuş....

Biz çocukken annem ve babam her aybaşında maaşlarını aldıklarında yemeğe giderdik. Ailemize ve kendilerine verdikleri bir hediye merasimi gibiydi... Emeklerinin karşılığı... Bu nerde olursa olsun hiç değişmezdi. Hatta Malatya'ya gittiğimiz ilk dönemlerde gidecek yer bulma konusunda sıkıntı çektiklerini ama babamın uğraşları ile birkaç yer bulduklarını ve işletme sahibinin işyerine perde çekmek sureti ile yemek yediğimizi seneler sonra bile anlatırlardı. O dönemlerde Malatya oldukça tutucu bir kentti çünkü... Sevgili anne ve babamın bu alışkanlıkları bizler yanlarında olmasak dahi babamın vefatına kadar sürdü.

Annem cumartesi günü emekli maaşını çekmiş ve beni bekliyormuş. Eve girer girmez kısa bir hasret gidermenin ardından beni kimse bugün yemeğe götürmüyor ben sizi götürüyüm bari dedi. İçimden birşeyler koptu.... Biz nasıl oldu da bunu atladık dedim içimden ama nafile olan olmuştu... Kendimizi kısa süreli bir durgunluğun arkasından toparladık ve doğru yemeğe...
Hmmm amanda aman diye yemeklerimizi seve seve yedik. Yemeklerini severek yiyen bir bizizdir heralde bu dünyada hahahaaa:))))

Yemeğin arkasından eş-dost ziyaretlerine başladık ki sevgili Hatice teyzelerde yediğimiz yemeğin pişmanlığı düşüverdi içimize... Bizim için sağolsun içli köfte yapmıştı :))) Karın tıka basa dolu biz hala kendimizi zorluyoruz yemek için... Baktık olmuyor yüzsüzlük bu yaaa bizdeki; paket yapsakda eve götürsek dedik hahaaa:))) Ertesi günde afiyetle yedik...



Buda Pazartesi sendromu yaşayan Oytun hahaaa:))) Marketli evden sıkılmıştın haaa..... Kendi evine gelmek istiyordun haaaa... Al sana işte sabahın köründe kalkarsın ve vızıldanırsın hahahaaaa:))) Yine evden çıkmak istememeler, yine mırıldanmalar ve yine iş sendromu... Sendrom yaşaması gereken ben ama kaprisini Oytun paşa yapıyor :))

Biraz önce anneciğimle konuştuğumda Oytun marketli eve gidelim namesi yapıyormuş :)))) Yok öyle hemen ceee diyip kaçmak Oytun efendi... Bütün kış burdasın... Tatil bitti artık...

1 Kasım 2008

BİRKAÇ İLAVE YAPMAK İSTEDİM...

Mustafa filmini beğendiğimi yazmıştım bir önceki yazımda. Basında, internette o kadar çok eleştirisel yazılar okudum ve dinledimki bende birşeyler demeden geçemedim. Atatürk'e hakaret olarak görenler ve sakın izlemeyin aman ha hele çocuklara tüüü kakaaa boyutunda eleştiriler üstelik. Birden kendimden endişelenmeye bile başladım. Bende mi bir tuhaflık var diye....

Ama hayır.... Atatürk benim için aynı Atatürk... Filmi izlemeden öncede aynı şeyleri düşünüyordum şimdi de... Ben sadece Mustafayı izledim... Endişeleri, korkuları, sevinçleri, hüznü olan insanı...

Kısa boylu imajı verildi diye aaaa ben 10 m. sanıyordum olmaz bu benim saygımı kaybetti demedim ki...

Aaaaa karanlıktan korkuyormuş yok yok ben bu insanı lider olarak nasıl kabul ettim demedim ki...

Aksine kendini tamamen bir kenara bırakıp ülke için çalışan, fedakar askeri gördüm ben... Ne istediğini bilen ve amacına ulaşmak için çabalayan kurtarıcıyı gördüm ben... Hasta yatağında tüm doktorların yatmalısın mutlaka söylemlerine rağmen sırf Hatay meselesi zora düşmesin diye hayatını vatanı için riske atan bir lider gördüm ben...

Biz zaten Atatürk'ü tanıyan, bilen ve gönülden bağlı insanlarız. Özel hayatındaki zaafları bizi etkileyemez ki... Can Dündar'ın bazı yerlerde abartılı bir ifadesi olmuş olabilir, bunu eleştirebiliriz... Ama bu film yüzünden imaj yıkımı olacağına katılmıyorum. Bakmasını bilmek lazım bence...

Benim baktığım yer çok güzel... Sizleri de beklerim...